Dün Ece Temelkuran Twitter'da yeni tanışılan insana "siz" diye hitap edilmesi gerektiği konusunun ilkokul müfredatına eklenmesi üzerine bir öneride bulundu. Haklıydı ancak görgü kuralları öncelikle ailede öğreniliyor. Ben büyüklere, yeni tanışılan insanlara "siz" şeklinde hitap edilmesi gerektiğini ailemden öğrendim, okuldan değil. Ha okullarda da öğretilse fena mı olur? Olmaz tabii.
Henüz 8-9 yaşlarındaydım. Babamın Genel Müdürlük yaptığı şirkete giderdim bazen. Sekreteriyle oturur, ona yardım eder, telefon bağlama işini ben yapabilir miyim diye sorar, heves ederdim. Yine şirkette olduğum günlerden birinde, aynı şirkette yer alan başka bir müdürün sekreterinin yanındaydım. Patronuna "sen" diye hitap ettiğini duydum. Tavrı, henüz küçücük bir kız olan benim bile "laubali" olarak adlandırabileceğim şekildeydi. Şaşırmıştım, zira ben büyüklerime, o zamanın hesabıyla 10-15 sene sonra çalışacağım iş yerindeki üstlerime "siz" diye hitap edilmesi gerektiğini çoktan öğrenmiştim. Belki bugünlerde çok bilmiş olarak adlandırılabilecek bir çocuk edasıyla, "Öznur abla, neden "sen" diye hitap ediyorsun ki patronuna, ona "siz" demen gerekmez mi?" diye sormuştum. Gülüp geçmiş, şimdilerde akılda yer etmeyecek bir cevap vermişti.
Görgü gerçekten de ailede öğreniliyor. "Sen" şeklinde hitap etmek belli bir samimiyeti gerektiriyor. Aynı yaşta olduğun, hatta kendinden daha küçük olan insanlara bile yeri geliyor "siz" diyorsun. Bu o kişi senden daha yüksekte olduğu için değil, saygıdan, korumak istediğin ya da olması gereken mesafeden kaynaklanıyor. "Siz" sadece çoğul kişi zamiri değildir, kullanın onu.
(Başlık Murathan Mungan'ın "Ben Sizin Nereden 'Sen'iniz Oluyorum?" yazısından alıntıdır.)
30 Mayıs 2014 Cuma
Ben Sizin Nereden "Sen" iniz oluyorum?
13 Mayıs 2014 Salı
İnce düşünce herkese nasip olmuyor!
Denizde karşılaştık, eski günlerin hatrına oturduk, sohbet ettik, eski günleri yâd ettik. İddiasına oynadığımız tavlada kendisine çok güvenen beyefendi bana yenilince bozuldu, sırtını döndü. Lise yıllarındaki hâlinden farksızdı tavrı. Kalkmamıza yakın henüz ilk giyişim olan terliğin tekinin üstündeki deniz yıldızının kaybolduğunu farkettim. Hep beraber aradık ama bulamadık. Neyse dedim n'apalım...Nereden almıştın diye sordu, Mudo diye cevap verdim. Tekrar bulunmayacak şey değil sonuçta. Bir ara terliğimin altına baktı, ben de neye baktığını sordum. Yanıt vermeyince de üstünde durmadım. Tavla iddiamız bir içkisineydi, akşam için haberleşiriz dedik. Ayrıldıktan sonra ben abimle biraz daha durdum. Orada çalışanlara da deniz yıldızını bulurlarsa saklamalarını rica ettik. 5 dakika geçmeden bulup getirdiler, içime su serpildi.
Eve geçtik. Yarım saat ya geçti ya geçmedi bi' baktım arıyor. Kapının önüne çıkmamı rica etti. "Nasıl yani? Sebep?" dedim. "Of Ceren özledim, göresim geldi." dedi. Anlamadım neden böyle bir şey istediğini. Sokağa, köşeye çık ama diye vurguladı. O an eski evimize gittiğini anladım. Oradan taşındığımızı hatırlattım. Neyse, bir 10 dakika sonra geldi. Anneme aşağı ineceğimi söyledim. Benim gibi o da anlam verememişti. Kapının önüne indim, karşımda elinde Mudo poşetiyle beni bekliyordu. Dondum, kaldım. Ne tepki vereceğimi bilemedim. "Naptın sen" dedim. Ayağımda yine aynı terlikler vardı. Bulduğumu gördü, "ah bulmuşsun ama..." dedi.
Şaşkındım. Her zamanki odunluğumla yine olmayacak bir laf ettim. "Ne zaman böyle ince düşünceli bir adam oldun sen" diye sordum. Bozulmuştu. Odunluğuma başladım ya, hızımı alamadan devam ettim. "Al dedim, kız arkadaşına verirsin" "Ben ona zaten alıyorum, bunu sana aldım, içimden geldi aldım..."dedi. "İstersen annene verirsin o kullanır" diye ekledi. Teşekkür ederek yüzümde afallamış bir ifadeyle yukarı çıktım. Anneme olanları anlattım. O hep çok ince düşünceli bir çocuktu ki dedi. Haklıydı!
Etiketler:
centilmen,
duygular,
düşünceler,
düşünceli,
erkek,
erkeklerde ince düşünme,
eski ilişkiler,
eski sevgili,
görgü,
hediye,
ilişkiler,
ince düşünen erkek,
kadın,
kibar,
lise yılları,
mudo terlik
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)